Günaydın yazı, günaydın ben.
Ensemin uyuşukluğu bedenimi ele geçirmeye başlıyor. Her gün
aynı saatte aynı şarkılar hala çalıyor radyoda. Ellerimle duvarını boyadığım
odada bir adam uyuyor, her şeyden farklı. Ayaklarım yorgun yüksek topuktan,
kedim gece delirmesinde karanlığa bulaşıyor tüyleriyle uyumlu, kara. Kış az
uğradı şehre bu yıl, bombaların yangınlarında ısınmaktan kar yağmadı şehre.
Böylesini istememiştim oysa ki…
Her an yok olmaya hazırlıyorum (z) ruhumu. Hangi canlıda var
olacağımı düşünmekten deliriyor yine beynim.. Ağaçlar seçiyorum şehrin en
sevdiğim sokaklarında. Ağaçlar da ölür mü bombalarla?
Bir ben kalacakmışım korkusuyla yaşamaya çalışıyorum lanet
Mart’ı.
Huzur biriktirdim koynumda, sarılıp uyuyorum iki haftadır.
Nefes alışlarımızı denkleştiyorum (z) çaktırmadan. Ölürsek eğer aynı nefesle
devam edeceğiz büyümeye..
Peki ya Elvis olmasaydı kim söyleyecekti aşk şarkılarımı?
İyi geceler yazı, iyi geceler ben ve iyi geceler kedi.